ALEVİ-BEKTAŞİ TARİHİ |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Alevi - Bektaşi öğretisi resmen belgelendi!
Müthiş bir belgesel. Konu müthiş, prodüksiyon devasa büyüklükte... Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi tarafından 19 aylık bir çalışmanın ürünü, "Kazakistan'dan Macaristan'a Erenlerin İzinden".
'Hoca Ahmet Yesevi'den Hacı Bektaş Veli'ye 13. Yüzyılda Anadolu'da Türk Hümanizminin Kaynakları' konulu belgesel için 13 ülke dolaşılmış. Türkiye dışında İran, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Azerbaycan, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, Macaristan, Bosna - Hersek, Arnavutluk, Makedonya ve Kosova'da gerçekleşmiş. Tam tamına 90 bin km. yol katedelmiş, 260 kaset harcanmış. Ve de binlerce dolar harcanmış.Belgesel, 1000 yıllık Alevi - Bektaşi kültürü fotoğrafçı İbrahim Demirel tarafından görüntünledi, Ertuğrul Bayraktar tarafından bestelenen müziği Bengi Bağlama Topluluğu seslendirdi.
Belgesel için ayrıca 45 dakikalık bir İngilizce bölüm de hazırlanmış. Bu arada projenin Danışma Kurulu'nda Prof. Mürsel Öztürk, Doç. Dr. Zafer İlbars, Doç. Dr. Belkıs Temren, Erol Sertkaya, Yard. Doç. Dr. Atilla Erden görev almış.
Senaryosunu, Dr. Peyami Çelikcan'ın yazdığı belgesel çercevesinde Prof. Dr. İrene Melikof, Prof. Dr. Michael Kiel, Prof. Dr. Süreyya Farooqi, Prof. Dr. Barbara Frishmuth, Prof. Dr. Nurhan Karadağ, Dr. Armağan Elçi, Dr. İsmail Ergin ve Ahmet Hazerfan'ın da görüşlerinden yararlanılmış.
Hacı Bektaş Veli'nin öğretisinin özü olan "insan" temelinde projenin şekillendirildiğini ifade eden Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Alemdar Yalçın'a göre, Hacı Bektaş Veli'nin öğretisi içinde yer alan kültür unsurlarının büyük bir bölümünün verdiği mesajlar, insana ve insanın yeryüzündeki serüvenine ait olağanüstü güzellikteki değerlerdir.
'İnsan'ın izinde 100 bin kilometre
Gazi Üniversitesi tarafından hazırlanan 'Kazakistan'dan Macaristan'a Erenlerin İzinden' belgeseli için 13 ayrı ülkeye gidildi. Alevi-Bektaşi kültürünü belgelemeyi amaçlayan çalışma için 150 saatlik görüntü, 20 bin kare fotoğraf çekildi
![](http://www.aleviakademisi.de/site/images/stories/Haci_Bektas_Veli/haci_bektas_veli...jpg)
"Faks geldi değil mi?"
Arnavutlar şaşırıyor:
"Ne faksı? Bu sınır kapısında faks yok ki!"
Bu sefer şaşırma sırası Türkiye'den gelen ekipte. "Peki" diyorlar, "Buradan elçiliğimize bir telefon edebilir miyiz?" Arnavutlar çaresiz: "Burada telefon da yok." Ekipten birini en yakın telefona ulaşabilmek için Arnavut gümrük memurlarıyla birlikte yola çıkıyor. Ekibin geri kalanı gümrük binasında bekliyor.Saatler geçiyor. Ne gelen var, ne de giden. Gümrükteki memurlar "Bir an önce gelseler de gümrüğü kapatıp gitsek. Çünkü mesaimiz bitti" diye sabırsızlanıyor.Sekiz saat sonra geri dönüyor gidenler. Sorun çözülmüştür. Hava karardığı için gümrük memurları tedirgin. "Şimdi" diyorlar, "Sizi İşkodra'ya kadar biz götüreceğiz. Yol boyunca bizi çok yakından takip edin. Araya başka bir aracın gireceği kadar bir boşluğu sakın bırakmayın."
Gece karanlığında düşüyorlar yola. Otele geldiklerinde ilk işleri araçlarını yerleştirecek güvenli bir yer bulmak. Çünkü daha önce aldıkları bilgiye göre, Arnavutluk'ta arabanın teybi ya da içindeki eşyası çalınmıyor. Birkaç dakika içersinde araba tümüyle yok oluyor.
Ertesi gün yapılan görüşmeden sonra İşkodra müftüsü geliyor otele. İlk konuşmadan 'İslamiyetle ilgili bir belgesel' sanmış yapılacak çalışmayı. Ancak ekibin 'Alevi-Bektaşi kültürü üzerine' bir belgesel hazırladığını öğrenince "Bana ne" deyip gidiyor.Tiran'da Dünya Bektaşiler Merkezi'ne ulaşıyorlar sonunda. Amaçları Kreye'de Sarı Saltık'ın çıktığı mevkiye ulaşmak. Arnavutluk'taki Bektaşilerin en önde gelen adı Reşat Bardi'den (Dede Reşat) sonra gelen dini lider Edmond Baba yapacak rehberliklerini. Çünkü Arnavutluk'ta çatışan gruplar var. Polis bile güvenilir değil. Bu yüzden yol çok riskli.Edmond Baba oturuyor minibüsün en önüne; başında sarığı, üzerinde yeşil cüppesi, içinde yakasız gömleği ve belinde işlemeli, kalın kuşağıyla. Bütün kapılar açılıyor yolda. Edmond Baba'yı görünce ne polis kesiyor yollarını, ne de çatışan gruplar. Çünkü hemen herkes tanıyor Edmond Baba'yı. Arnavutluk nüfusunun yüzde 60'ı Müslüman. Ama bu Müslümanlar içinde Alevilerin oranı yüzde 60.Çekimleri bitirip Tiran'a dönüyorlar. Ancak bir de Arnavutluk çıkışına kadar olan yol var. O bölüm de güvenli değil. Dünya Bektaşi Merkezi'nin binasından Reşat Dede'nin çerçeve içersinde, koskocaman bir fotoğrafını getiriyorlar. Bağlıyorlar minibüsün önüne. Fotoğrafı gören yolu açıyor. Böylece başlarına bir iş gelmeden çıkıyorlar Arnavutluk'tan. Bu elbette tek bir ülkede başlarından geçen bir olay.
Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi, Türkiye dışında; İran, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Azerbaycan, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, Macaristan, Bosna-Hersek, Arnavutluk, Makedonya ve Kosova'da toplam 100 bin kilometre kat ederek 'Kazakistan'dan Macaristan'a Erenlerin İzinden' adlı bir belgesel hazırlıyor. Başbakanlık Tanıtma Fonu'nundan sağlanan 500 bin dolarla tamamlanan belgesel için tam 150 saatlik görüntü, 20 bin kare fotoğraf çekilmiş. Dizi yakında TRT 1'de gösterilecek.Araştırma enstitisüsünün müdürü de olan Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Alemdar Yalçın, böyle bir çalışmayı bir üniversitenin ilk kez gerçekleştiğini söylerken önemli bir noktanın altını çiziyor:
"Arşivlenmesi gereken ne varsa ulaşmaya çalıştık. Dijital datayı değerlendirebilecek bir bilgi merkezinde bu malzemeleri tüm bilim dünyasına sunacağız."Belgesel için üç ayrı ekip çalışmış. Asya'da 57, Balkanlar'da 58, Anadolu'da da 85 gün olmak üzere toplam 200 gün boyunca yapılmış çekimler. Prof. Dr. Yalçın belgeselin amacını anlatırken "Anadolu'da Türk hümanizminin kaynaklarına ulaşmayı hedefledik" diyor.Fakültenin Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Peyami Çelikcan genel yönetmenliğini, metin yazarlığını ve bazı bölümlerin çekim yönetmenliğini üstlenmiş. Öğretim üyesi Dr. Şahin Karasar ise belgeselin yapımcısı olmuş. Ama bazı bölümlerde şoförlük yapmak gibi, birçok iş de üstlenmiş. Öğretim üyesi İbrahim Demirel ise belgeselin hemen tüm çekimlerine katılıp 20 bin kare fotoğraf çekmiş.Belgesel çekimleri boyunca ilginç gözlemlere ve bilgilere sahip olmuşlar.Örneğin ziyaret edilen, adak adanan üç bin 'maddi kaynak' belirlemişler. "Bunun ancak 40'ına gidebildik" diyor Prof. Dr. Yalçın, "Yalnızca Sivas'ta böyle 300 yer var. Her yaz Hacı Bektaş Veli'yi 350 bin kişi ziyaret ediyor. Bin yıllık sözlü bir gelenek olarak yaşıyor bu öğreti. Adam göçebe. Kışı İslahiye'de, yazı Kozan'da geçiriyor. Dört çocuğunu da motosikletinin sepetine koyup ziyarete geliyor. Budapeşte'deki Gülbaba Tekkesi'ni 80 yaşında bir Katolik hanım gönüllü olarak bekliyor. Örneğin Yunanistan'daki Mürsel Baba şenliklerine dört bin kişi katılıyor, adak kurbanlar pişiriliyor. İşin ilginci Ortodokslar da katılıyor bu şenliklere."Alevi-Bektaşi kültürü ve bunun maddi kaynaklarına ilişkin pek çok yanlış bilginin de düzeltilmesi sağlanmış bu belgesel çalışmaları sırasında. Örneğin bir kaynak, Bulgaristan'daki Hasan Baba türbesinin Karadeniz kıyısında olduğunu yazmış. Yıllardır da herkes bu kaynaktan alıntı yaparak yazmış. Yani eldeki tüm kaynaklara göre Hasan Baba'nın türbesi Karadeniz kıyısında. Ancak bu belgesel sırasında ortaya çıkmış ki, aslında sözü edilen türbe tüm kaynakların aksine Deliorman'da. Karadeniz kıyısında değil. Mevcut bilgiler içerisinde yüzde 40'a yakın bu türden kaynak hatası belirlenmiş belgesel çalışmaları sırasında.
Belgesel çekimi boyunca, Türklerin İslamiyet'ten önceki Şaman inancının ilk kaynaklarından, Bektaşi geleneğinin bugün yaşayan unsurlarındaki ritüel benzerliğine ilişkin pek çok bulgu saptanır. Kazakistan'ın Alatau Dağları'nda yaşayan Şamanların dilek bezlerinin aynısı Türkmenistan'da dilek ağacına asılır. Anadolu'nun dört bir yanından geçip Balkanlara, Kırcaali bölgesindeki Orman Baba türbesine kadar insanlar dileklerini aynı bez parçalarıyla dile getirirler. Belgeselin ilk bölümündeki saptamaya göre "Türklerin İslamiyet ile tanışmadan önce sahip oldukları inanç sistemlerine ait öğeler, İslam inancının benzer özellikleriyle kaynaşarak, farklılıkların çatışma değil, kaynaşma aracı olarak kullanılabileceğini gösteren zengin örnekler olmuşlardır".Elbette böyle bir çalışmanın gerçekleşmesi insanın aklına "Devlet kendi Alevisi ile barışıyor mu?" ya da "Aleviliği tüm muhalif kimliğinden soyutlayıp, sistemin bir parçası olarak devletin resmiyeti içersinde eritmek mi hedefleniyor?" gibisinden sorular getirebilir.Ama, amaç ne olursa olsun, Gazi Üniversitesi'nin yaptığı bu çalışma, en azından AleviBektaşi kültürüne ilişkin bugüne dek hiç
oluşturulmamış zengin bir bilgi ve belge birikimi yaratmıştır.Hem, insanların din, dil, ırk, cinsiyet ve bütün diğer farklılıklarını bir zenginlik olarak gören ve bu yüzden farklılıklara saygı duyan, buna hoşgörüyle yaklaşan Anadolu hümanizminin ardından yola düşülmüştür bir kez.Anadolu erenleri "Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır" deyip düşmüşler insan sevgisinin peşine.
Elbette bilim aydınlıktır ve hiçbir zaman karanlıkta aranmaz ki insan sevgisi...
Celal BAŞLANGIÇ
Karadağ sınırından giriyorlar Arnavutluk'a. "Hayırdır inşallah! Burada ne işiniz var" gibisinden bakıyor Arnavut gümrük memurları. Çekim ekibi rahat. Çünkü sınırı kolayca geçmelerini sağlayacak faksın çoktan çekilmiş olması gerekiyor gümrük kapısına; "Alevi-Bektaşi kültürü üzerine bir belgesel çekimi yapan Gazi Üniversitesi mensuplarının Arnavutluk'a girmesinde bir sakınca yoktur" diye.Ancak gümrük memurlarının kuşkulu bakışlarını görünce sormadan edemiyorlar.
![](http://www.milliyet.com.tr/2007/03/21/guncel/resim/agun2.jpg) |
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 6 ziyaretçi (8 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|
|
|
|